Türkiye’de, yaklaşık 8 buçuk milyon kişi engelli olarak yaşamını sürdürüyor.Gebelik döneminde ve bebeklik çağında alınacak önlemlerle bu sorunun önüne önemli ölçüde geçilebilmek mümkün.

Engelliliğin sadece bu sorunu yaşayan kişinin değil ailesini ve yakın çevresini etkileyen ekonomik ve sosyal bir sorun olduğunu hepimiz biliyoruz artık.

Hamile kadınlarda gebelik öncesi ve gebelik döneminde yapılan taramalarla engelli artış oranının alt düzeyde tutulacağını da biliyoruz. Hamile kadınların dengesiz beslenmelerinin bebeklerde fiziksel ve zihinsel geriliğe yol açtığını da biliyoruz. Anne adayının hamilelik sırasında geçirebileceği enfeksiyon hastalıklarından korunması gerektiğini ve bu hastalıkların anne karnındaki bebeği sakat bırakabileceğini de biliyoruz.

Bebeklerin doğumundan ve beslenmeye başlanmasından 24-72 saat sonra topuklarından bir damla kan alınarak, incelenmesiyle zeka geriliğine yol açan fenilketorüni hastalığının önüne geçilebileceğini de biliyoruz.

Türkiye’de her bin bebekten 3’ünün ileri derecede işitme kaybı ile doğduğunu, yeni doğan döneminde ucuz ve uygulanması kolay testlerle işitme engelinin önüne geçilebileceğini de biliyoruz. Çocuk sağlığı ve hastalıkları rutin kontrollerinin yapılmasının pek çok hastalığın erken teşhis ettiğini ve tedavisinin mümkün olduğunu da biliyoruz.

Her yıl çok sayıda çocuk, ev ve sokaktaki kazalardan ölmektedir ya da sakat kalmaktadır. Bu kazaların birçoğu ana-babaların ve çocuğa bakan kişilerin (bakıcılar, öğretmenler v.b) tedbirsizliği ve çocukların nelere merakı olduğunu bilmemelerinden ileri gelir.
Bebekken dar bir çevrede sıkı gözetim altında bulunan çocuk, büyüdükçe çevreye açılır. Çevredeki her şey, çocuk için, bir oyun aracı, bilmediği fakat tanımak istediği bir oyuncaktır.

Çocuk neyin, neden tehlikeli olduğunu kestiremez. Her şeyi deneyerek, dokunarak, tadarak, taklit ederek öğrenir. Çocuğun güvenlik içinde büyümesi ve yaşaması için, yetişkinlerin, onun güvenliğini sağlaması,ona dikkatli davranmayı öğretmesi gerekir.

Ana-baba ve çocuğa bakan diğer kişiler beklenmedik olaylara ve olabilecek kazalara karşı çocuğu uyararak, kendini koruması için gerekli bilgi ve becerileri sağlayarak, çocuğun yaşadığı çevrede tehlike oluşturabilecek durumlara karşı alınmış önlemler, evde veya yakınında olmadığı zaman, onu emniyetli kişi ve yerlere teslim ederek güvenli bir ortam yaratabilir.

Bebeğin ve çocuğun güvenliği için yetişkin birisinin gözetimine destek olabilecek en iyi yol güvenlik önlemleri alınmış bir ev ya da çocuk yaşadığı diğer kurumlardır. Hiç bir ev ve kurum %100 güvenli olmaz. Ancak evin ve kurumun bebek-çocuk güvenli hale getirilmesi, çocuğunuzun güvenliğini sağlamaya yönelik çok büyük bir ilk adımdır.

İlkyardım, kazalar sırasında sağlık görevlileri gelinceye kadar yaralıya yapılacak işlemdir. İlkyardım, bu konuda bilgili olmayan kişiler tarafından yapılırsa, yardım yerine tehlike olabilir. Onun için ilk yardım yapacak kişinin iyi niyetinin yanı sıra bilgisinin de olması gerekir. İlkyardım Bilgisine sahip olmak standart bir eğitimi gerektirir.
Çocuklarda görülen birçok tehlikesiz durumlarda gerekli olan, evde ve kurumlarda yapılan basit tedavilerdir. Her anne baba ve diğer kurumlarda çalışan profesyoneller ilk yardım ve tıp konusunda yeterli bilgileri önceden edinirse karşılaşacakları olayları kolaylıkla çözümlerler. İlkyardımın temel kuralı yapılması gereken şeyleri bir sıraya göre yapmak, yapılmaması gereken şeyleri yapmamaktır.

İlkyardım yapmayı bilen insanların sayısı arttıkça ülkemizde binlerce çocuğun sakat kalmasını önlemiş olacağız.Kaza ve hastalık sonrası doğru ilkyardım yapılamadığı için binlerce çocuğun fiziksel ve zihinsel fonksiyonları bozulmakta ve bir ömür boyu engelli olarak yaşamaktalar.

Pervin Albayrak