Ben çocukluğumda hasta olduğumda annem sıcacık tarhana çorbası yapardı. Başucum da oturup beni beklerdi ateşim çıkıyor mu diye. Biz ona evde hasta çorbası derdik. Çok da iyi gelirdi ya da biz öyle olduğuna inanmıştık.
Şimdiler de hastalıklar bir başka. İnsanları ölürcesine yatağa bağlıyor. Öyle çorbayla falanda iyileşmiyor insan. Doktora gitmek bolca antibiyotikler ve iğneler almak günlerce yatak tan çıkmamak gerekiyor. Nasıl başka olmasın ki hastalıklar ve hastalanan insanlar yaşamda bambaşka.

Çocuklarımız OMO reklamların da ki robot çocuklar gibi. Toprağa basmadan, çamurlarda oynamadan hani neredeyse yağmurda koşmadan büyüyorlar. Bizlerde çocuk yetiştiriyoruz diye kendimizi avutuyoruz. Çocuklarımız neden bu kadar küçük yaşta sinirlenmek, asabileşmek ve bencilleşmek kelimelerini öğreniyorlar diyoruz.

Peki biz kendimize soruyormuyuz neden diye? Her istenilen, parayla alına bilecek her oyuncağı, bilgisayar, mp3 çalar ve bir sürü televizyon oyununu onlara alan biz değilmiyiz ?
Peki nerede kaldı keşfetmek, kirlenmek ?

İşte bu yüzden şimdiler de hastalıklar daha sinsi, tedaviler ise bu kadar acımasız.
Evet acımasız bana göre bir yarayı iyileştirirken sinsice başka bir yanımızı yaralanmaya hazırlıyorlar gibi. Tabi değişen sadece çocuklarımıza sunduklarımız değil elbet de yaşamda aynı oranda zıtlaşıyor onlarla. Bu bölümde sizlere çok sevdiğim bir dostumun yazdıklarını aynen aktarmak istiyorum.

“ Nerde bu kışlar? Hasretle arar olduk…
Büyükşehirlerin kışları da bir acayip…
Memlekette olsaydık… Soba başında kestane yapardık… Kuru odun kokusunu hissederdik… İçerdeki sıcaklık kombi, kalorifer gibi nefesimizi de kurutmazdı… Adeta kemiklerimiz bile ısınırdı… Hele bir de soba başında pösteki oldu mu? Değemeyin keyfime… Kedi gibi kıvrılırdık artık sobanın başında… Sıcak sıcak sahlep, ıhlamur içerdik limonun tadına da vararak… Dışarı da kızaklarla kayıp, kartopu oynardık…
Bizim nesil yine biraz yaşadı bu duyguyu… Ya yeni nesil? Hiçbirisini göremeyecek… Büyükşehirler deki insanlar, dostluklar gibi kar da yapay olacak… hatta oldu bile…

Küçük şehirlerde ki kar sevinci… Büyük şehirlerde trafik sorunun, eve nasıl giderim sorunu haline geldi… Kar beklenen mucize değil, sanki bir sorun yumağı gibi algılanır oldu…

İnsanlarda acayip değişti… En başta ben… Çocukken akşama kadar dışarıda kartopu oynadığım günler oluyordu bütün kış… Ne üşüdüm, ne de hasta olurdum… Şimdi bu yaşımda, yağan 5 cm’lik kardan işe gidip gelirken nem kapıyor! Bir hafta grip oluyorum…

Biz mi değiştik, tabiat mı değişti? Ne değişti?

Ne güzel anlatmış değil mi? Bu sözler bu anlatılış dan sonra başka bir söz bence gerek yok.
Tüm yaşanmışlıklarıyla çocuklarımıza da umarım daha güzel bir tabiat daha güzel bir gelecek hazırlamak dileğiyle.

Hoşcakalın.