Çocuğa en doğru ve en güzel eğitimi vermenin birinci koşulu, onun bu döneminin özelliklerinin bilinmesine ya da çocuk dünyasını iyi kavranmasına bağlıdır.
Çocuk bu döneminde dış dünyayı (nesneleri, olayları, durumları) yeni- yeni tanımakta tanımaktadır. Burada henüz soyutlama yeteneğine sahip olmadığından dış dünya ile ilgile genellemelere gidemeyen çocuk, duyu organları aracılığı ile dışındaki dünyaya ait her şeyi sadece ikinci dereceden (renk, koku, tat vb.) özellikleri ile algılamaktadır / kaydetmektedir.
0-6 yaş gurundaki çocuğun kaydettiği dış dünyaya ait bu veriler ileride onunu daha karmaşık olguları kavramasını sağlayacak olan temeli oluşturmaktadır. Henüz duyumsadığı ya da algıladığı hiçbir şeyi değer sistemi oluşmadığından bu süzgeçten geçirmeyen çocuk davranışlarına da sansür uygulamamaktadır. Dolayısıyla çocuğun bu veredeki davranışlarını izlerken elde ettiğimiz gözlemler bizim ona yaklaşımımızı belirlemede dikkatlice kullanacağımız malzemeler olacaktır.
Bu durumda yetişkinlere göre olumsuz gibi gözüken ve suç gibi algılanan çocuğun davranışı bilinçlenmeyle ortaya çıkmadığından; bir yetişkine davranır gibi davranmaktan kesinlikle uzak durulmalıdır. Özellikle cezalandırma yoluna seçtiğimizde son derce dikkatli hareket edilmeli hatta tercih edilmemelidir. Çünkü bilmeden ve istemeyerek çocukta ileriki hayatında ciddi sorunlara neden olacak temeller atılabilir.

Öyleyse çocuğun eğitiminde onun eğitiminden sorumlu yetişkinlere çok önemli birtakım görevler düşmektedir.

Buna geçmeden çocuğun 0-6 yaş gurubundaki en temel özelliklerinden olan ve en başta belirttiğimiz özelliğini hatırlayalım. Çocuk dış dünyayı olduğu gibi duyumsar ve elde etiği sonuçları o şekliyle ileride yeni öğreneceklerine temel oluşturmak için kaydeder dedik. Burada, çocuğun bu kaydettiklerinin en önemlilerinden biri de çevresindeki yetişkinlerin davranışlarıdır. Özellikle de ona en yakın olan anne ve babanın davranışlarıdır.

İşte tam bu noktada çocuğun eğitiminde ona istendik davranışlar kazandırırken kendimizin bir model oluşturduğumuzun asla unutulmaması gerekmektedir. Çocuğun yanında meydana gelen davranışların onu anlamayacağı fikriyle yapılması, çocuğun bu davranış anlamasa da taklit etmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü çocuk davranışlarına sansür uygulamaz. Zaman içerisinde sadece taklit ettiği bu davranışların ileride onun kişiliğinin bir parçası olacağı ihtimali unutulmamalıdır.

Çocuğun taklit etme ve her şeyi olduğu şekliyle kaydetme özelliği ona vereceğimiz eğitimin en temelini oluşturduğu son derece açıktır. Neye verirsek onu alacağımızı, yani olumlu model olursak olumlu, olumsuz model olursak olumsuz sonuçlar alacağımızı hiç unutmamamız gerekmektedir. Çocuk olumlu bir birey olması bazı kişilerin düşündüğü gibi, bu durumda bir şans işi değil; çok doğru yöntem ve tekniklerle çok iyi hazırlanmış bir planla yürütülmesi gereken bir süreçtir.

Çocuğun zihinsel gelişimi de bu çerçevede ele alınıp çağdaş yöntemlerle yapılmalıdır. Büyüdüğünde kavramlarla düşünecek olan çocuğun bu kavramları oluşturmadaki alt yapı çok doğru ve eksiksiz olarak gerçekleştirilmelidir. Aksi taktirde, kavramları doğru oluşturmadığında, mantıksal yapıyı doğru kurmadığında sonraki yaşamında, hem iç dünyasında hem de toplumsal yaşamında ciddi sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Bir çoğumuzun, bizi rahatsız eden, kurtulmak isteyip de bir türlü kurtulamadığımız davranışları vardır. Bu davranışların bağlı bulunduğu duygu ve düşünceler bizi çoğunlukla esir almış durumdadır. Bu esaretin, uzaklaşamamanın tek bir sebebi ise; köklerinin çok derinde yani 0-6 dönemimize ait olmasıdır.

Değiştirmek mümkün değil midir? Elbette mümkündür. Ancak; bunun için önce kaynağa gitmek, olumsuza sebep olan nedeni ortaya çıkarmak ve bulunduğu taktirde aynı sürçlerden geçirerek yerine yenisini koyarak…Görüldüğü gibi hiçte kolay bir işlem değildir eskinin yerine yeninin konulması. Hatta öylesine bazı durumlar vardır ki çok uzun yıllar gerektirebilir ve hatta imkansız olup bireyin tüm yaşamının alt üst olmasına sebep olabilir.

Sonuç olarak her yönüyle sağlık, mutlu, kendisine ve çevresine daima olumlu yaklaşan bireylerin oluşumu için en başından yani çocukluk döneminde işi sağlama almak gerekmektedir. Bununla kastettiğimiz; çocuğa uygulanacak olan BİLİNÇLİ EĞİTİM dir!

Çocuk yetiştirmekten sorumlu her birey(anne-baba, öğretmen, eğitmen, dadı, bakıcı), kurum ya da kuruluş konuya çok önem vererek yaklaşmalı. Bu alana ait bütün çağdaş yöntem ve teknikleri uygulamalı ve artan ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirmelidir. Özellikle çocuk sahibi olmaya karar veren anne babaların, daha çocuk dünyaya gelmeden karşılaşacağı durumları bilmesi ve bu durumlar karşısında nasıl hareket etmesi gerektiği hususunda bilinçlenmelidir. Bu donanıma sahip olmayan anne babalar çocuk dünyaya geldikten sonra ona verilecek eğitim konusunda geç kalmış olabileceklerdir.

Çocuğun dünyasında anne baba dışında, onun gelişiminde katkı sağlayacak olan, çocukla vakit geçirecek olan her kişinin de bu konuda yeterince bilinçlendirilmiş olması son derece önemlidir. Özellikle çalışan anne babaların çocuklarına bakmak için tuttukları, çocuklarının bakımını devrettikleri kişileri seçerken bütün bu anlattıklarımız ışığında düşünüp, bakıcının seçiminin ne kadar önemli bir seçim olduğuna karar vermeleri gerekmektedir.

Aksi taktirde; çocuk yetişkin birey olduğunca düzeltilmesi çok zor ya da imkansız olumsuz duygu, düşünce ve davranışlara sahip ise önlem almak için çok geç kalınmış olacaktır.