Günümüz insanına baktığımızda; hayatın her alanında, insan ilişkilerinde gittikçe artan bir ilişkiler ağı ile karşılaşmaktayız. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla insan yaşamına getirdiği yenilikler bu ilişkileri biraz daha farklılaştırmaktadır.

İnsanlar arası ilişki denince akla ilk gelen İLETİŞİM olgusudur. İlişkilerin temelini iletişim oluşturmaktadır. Bu gerçeklik nedeniyle yaşadığımız çağda gerek bilim adamları gerek sanatçılar ve gerekse çağdaş düşünürler bu konuyla (İLETİŞİM) eskiye oranla daha fazla ilgilenmektedirler.

İş dünyasında çalışanların verimini artırmak, eğitim hayatında etkili ve kalıcı bir eğitim sağlamak, aile ve kısaca tüm toplumun daha huzurlu ve mutlu olmasını gerçekleştirmek kişiler arasındaki iletişimle gerçekleştirilmektedir.

İnsan diğer insanlarla ilişki kurmadan yaşayamayan bir varlık olduğuna göre bir arada yaşadığı insanlarla en etkili iletişimi nasıl sağlanacağını da bilmesi gerekmektedir. Eğer birlikte yaşadığımız insanlarla bunu nasıl sağlayacağımızı bilmezsek; yanlış ya da yetersiz iletişim yanlış sonuçları doğuracağından istenilmeyen durumlarla karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır.

Öyleyse konuya biraz bilimsel olarak bakmak ve özellikle kendisine insanı ve insanın davranışını konu olarak seçen Psikoloji biliminin verilerinden bahsetmek yerinde olacaktır.

Kısaca bahsedersek: psikolojik bir varlık olarak üç tip insandan söz edilmektedir.
1- Görsel
2- İşitsel
3- Kinestetik (duygusal-dokunsal)
Bu üç farlı insan tipi aynı zamanda insanlar arasındaki iletişimde bu kanalları kullanan insan tipleridir.

Her insanın etkileşimde bulunduğu kişilerle bu üç iletişim kanalından birini ya da bir kaçını kullandığını artık kesin olarak bilmekteyiz. Öyleyse karşımızdaki birini daha iyi anlamak veya kendimizi daha iyi anlatmak için aynı iletişim kanalını kullanmamız gerekecektir. Ancak en mükemmel iletişim o zaman olacaktır diyebiliriz. (Bu iletişim kanalların özelliklerin neler olduğu ve bunları tespit ederken nelerin esas alınacağı ve nasıl kullanılacağı, kişinin bu alanda yeterince bilgilenmesini gerektirmektedir.)

Bu bilgilerin ışığında, ilişkilerin kalitesini artırmak etkili iletişim kurma, bunun yolu da iletişim kanallarını çok iyi tanımaktır diyebiliriz.

Buraya kadar bütün yaptığımız açıklamalar bize, insan ilişkilerinde karşımızdaki insanı tanıma ve anlamanın, zorunlu olduğumuz iletişimin temelini göstermektedir. Karşımızdaki insanın tanınması ve anlaşılması demek kendimizin dışındaki farklı yapıların farkına varmak ve onları kabul etmek demektir.

Tüm ilişkilerde, insanlar arasında istenilen sonucun ortaya çıkması kısaca UYUMU zorunlu kılmaktadır. Karşımızdaki herhangi bir kişiyle başlangıçta iletişim ve anlaşama konusunda bir sorun yaşıyorsak; göstereceğimiz uyum ve aynılaşma çok kısa sürede sonuç almamızı sağlayacaktır.

Günlük hayatımızdaki kişilerle yaşadığımız sorunlara baktığımızda, hep bu eksikliğin yaratığı sonuçları görmekteyiz. Ya karşımızdakinin bizi hemen anlamsını ya da bizim karşımızdakini hemen anlamayı beklemekteyiz. Çoğu zamanda herkesin bizimle aynı düşünmesini arzulayıp başkalarının düşünce ve davranış farklılıklarına tahammül gösterememekteyiz. Bu durum da iletişimi ve ilişkiyi dolayısıyla anlaşmayı olansız kılmaktadır.

İnsanlarla yaşadığımız bu iletişimsizlikler yüzünden birçok ortamlarda insanlar hayatlarını mutsuz ve çaresiz geçirmekte kısacası sürekli kırılmaktadır. Oysaki bu kırılmaların temelinde, topluluk içinde yaşayan insanların gösteremedikleri ESNEKLİK yatmaktadır, Ne kadar çok esneyebilir ve karşımızdakine tahammül gösterirsek, kırılma olasılığımız da o kadar azalacaktır. Esneme sonucunda karşımızdaki ile aynılaşma yani uyum içinde olma yaklaşımımız da kendimizin anlaşılmasını sağlayacaktır.

ESNEKLİK VE UYUM hem karşımızdakinin bizi anlaması hem de karşımızdakinin bizim tarafımızdan anlaşılması için asla vazgeçemeyeceğimiz bir tekniktir. Arıca, çocuk yetiştiren anne-babaların özellikle bu konuda daha itinalı davranmaları gerekmektedir. Çünkü çocuklarını yarına hazırlayan anne-babalar onlara ihtiyaçları olan en temel davranışları kazandırmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu, sanıldığı gibi her zaman kolay olmamakta, hatta tersi durumlarla daha sık karşılaşılmaktadır.

İşte tersi durumların olmaması ve çocuğa vaktinde gerekli olan davranışların verilmesi: öncelikle çocuğun çok iyi anlaşılmasına yani onun yerine geçilip bire bir onunla uyum içinde olmaya bağlıdır. Bu anlamda gösterilecek esneklik uyumlu davranışı takip ederek çocuğun karşısındaki yetişkini anlamsını sağlayacak ve bu sayede de en etkili iletişim kurulmuş ve anlaşma gerçekleşmiş olacaktır.