Bilişsel yaklaşım, kişilerin duygu ve davranışlarının kendi oluşturdukları dünya ve yaşantı ile belirlenmesi kuramına dayanır.İçsel motivasyon ön plandadır yani davranışçı yaklaşımın uzağındadır.Esas olan çocuğun kendi amaçlarını saptaması ve bunlar için güdülenmesidir.

Bu yaklaşıma göre insan dikkat, algı, düşünme gibi zihinsel süreçlerle çevresini anlar ve yorumlar.Yani davranışı biçimlendiren zihinsel süreçlerdir.

Davranışçı yaklaşıma baktığımızda ise öğrenmenin şartlanma ve model alma esasına dayalı olduğunu görürüz.Etkinlikler genelde pekiştireçlere bağlıdır ve bu pekiştireçler içsel yaklaşımdan daha önemlidir.Pekiştireçler ödül olarak kullanılır ve amaç hedef davranışı öğrenme değil de ödüle ulaşmaktır.(Aferin deme, yıldız verme vb bunlara örnektir).Ayrıca ödülün yanında ceza uygulaması da vardır.Yanlış davranışlarda, ilgisizlik ve dikkatsizlik gibi durumlarda ceza uygulamasına başvurulur.

Çocukların farklı bir öğrenme biçimi vardır.Örneğin Piaget, dünyayı keşfetmek ve anlamak için çocukların 4 farklı dönemden geçtiğini belirtir.Bu dönemlerde çocuk çevresel uyaranlara karşı duyarlıdır ve öğrenmeyi doğal bilişsel süreç içerisinde gerçekleştirir.Çocuğun öğrenme sırasında kullandığı şemalar onun öğrenmesine katkıda bulunur.Örneğin ; küçük bir kız çocuğu bir sincap gördüğü zaman onu yavru kedi olarak adlandırır.Bu yeni nesneyi bu şema içerisinde özümser.Ancak daha sonra gördüğü nesneler arasındaki farklılık sonucu çocuk, kedi şemasıyla bir sincap arasındaki farklılığı gözler ve bu yeni nesneye uyum sağlar.Oluşan bu dengesizlik durumu ve çocuğun kazandığı bu deneyim onun herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan öğrenmesini sağlar.

Davranışsal yaklaşımın eğitime uygulandığını düşündüğümüzde, aslında birçok noktada çocuğa dezavantajları vardır.Çocuk şartlanma yoluyla davranış kazanmaya ve eğitilmeye alıştığından hayatının her döneminde dışsal bir müdahaleye ve zorlamaya ihtiyaç duyar.Örneğin ; annesi tarafından ödevini yapması konusunda uyarılan çocuk gibi.Çünkü çocuk ödevini yapması durumunda annesinden mutlaka bir ödül alacağını bilir.Bu durum bazen kötü sonuçlar bile doğurabilir.Arkadaşının ödül aldığını fakat kendisinin alamadığını gören çocuk kıskançlık vb gibi durumlarla kendini yıpratabilir.Çünkü çocuklar övülmedikleri zaman bunu kabul edilmeme olarak algılayabilirler.Arkadaşlarının yanında kendisini kötü hissederler.Oysa bilişsel yaklaşım da tek bir çocuğun değil, tüm sınıfın mutluluğu önemlidir.

Davranışçı yaklaşımın kullandığı metotlardan biri de çocuğa yanlış bir davranışında ceza verilmesidir.Maria Montessori bu konu hakkındaki görüşlerini bir sınıfta yaşadığı olayı anlatarak belirtmektedir.Montessori sınıfa girdiğinde bir çocuğu sınıfın ortasında bir sandalyede boş boş otururken görür.Göğsünde de öğretmenin iyi davranış gösteren çocuklara dağıttığı kırmızı bir kurdelanın asılı olduğunu fark eder.Bu durumu öğretmene sorduğunda çocuğun cezalı olduğu cevabını alır.Aslında o kurdelanın bir başka çocuk tarafından değersiz görülüp arkadaşına verdiğini öğrenir.Montessori bu olaydan sonra öğretmenin ödül-ceza uygulamasından vazgeçtiğini ve çocukların da bu uygulamaya önem vermediklerini gözlemler.Verilen ödül bir zaman sonra etkisini kaybetmiştir.Çünkü çocuklar çabuk sıkılan yapıdadırlar, derslerde ve etkinliklerde yenilik beklerler.

Çocuklar en iyi kendi somut tecrübelerinden öğrenirler. Amaca ulaşmak değil,ders veya etkinlik içerisinde geçirdikleri süreç onlar için önemli olandır.Doğalarında emir ve itaat olmadığından, sürekli yönlendirmelerle karşılaşan ve fikirlerine başvurulmayan çocuk kızar. Oysa bilişsel yaklaşımda çocuğun istekleri göz ardı edilmez ve çocuğun yönlendirmesi esastır.Çocuğa seçme şansı tanınır. Kendi güdü ve motivasyonlarıyla,keşfederek öğrenmeleri sağlanır.

Yine davranışçı yaklaşımda görülen nasihat ve çözüm teklifi çocuğun, anne-babasının ya da öğretmeninin onun çözüm bulma kabiliyetinden yoksun olduğunu düşünmesine yol açar.Ayrıca çocuk yaşamının her alanında bir yetişkinin müdahalesine ihtiyaç duyar.Oysa bilişsel yaklaşımda çocuğa problemi çözme fırsatı sağlanır ve böylece çocuğun kendine olan güveni artar.

Kısacası bilişsel yaklaşım metodunu benimsemiş bir eğitim anlayışı çocuk için en ideal olandır.Çocuğun doğası, ilgi ve ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, çocuğa ve düşüncelerine saygı duyan bu anlayış eğitimde başarıyı getirecektir.

Merve Akyol

Not:Bu yazı Okul Öncesi Yazarlar Sitesi (www.okuloncesi.gen.tr) ‘nde de yayınlanmıştır.