Annemin benim için aldığı güzelim fırfırlı etekleri olan elbisemi, kırmızı pabuçlarımı. Bir gün evvel den o kadar heyecanlı olurdum ki uyku tutmazdı. Ayakkabılarımı başucuma koyar öyle uyumaya çalışırdım.

Sabah erken den kalkar anneme saçlarımı ördürüp kurdeleler taktırırdım. Babam geldiğin de ailece bayramlaşıp hep beraber kahvaltı yapardık. Kahvaltı vaktinin geçmesini heyecan içinde bekler bir an evvel cicilerimi giymeye giderdim. Akraba, eş–dost ziyarete gelir ben güzel elbisem ve kırmızı pabuçlarımla ellerini öper mendillerimi alırdım. Annem mutlaka güzelim yaprak dolmasını ve su böreğini yapmış olurdu misafirleri için. Bir de o güzelim ev baklavasını. Misafirlerine ikram eder keyif alırdı onların keyfin den. Bense hemen kendimi dışarı atmak ve mahalle de ki arkadaşlarım ile bayramlaşmak için annem den ısrarla izin isterdim. İzni alır almaz koşarak onların yanlarına gider “işte bayram bu” dercesine oynamaya başlardık. Çocukluk oyunlarım; bayramlık heyecanlarım. Bir de unutamayacağım
bayram ziyaretlerimiz vardı. Arkadaşlarım ile sokak taki evleri dolaşır herkes ile sırayla bayramlaşırdık. Mendil içinde bayram harçlıkları verilir di o dönemler de.
Ne büyük keyifti sokak başın da bayram harçlıklarını saymak ve köşe bakkal da harcamak çocukluk işte. Bayram da olmazsa olmaz oyunlar vardı. Maytap, kız kaçıranlar, mantar tabancalar ve kırmızı elma şekerlemeleri.
Herkesin söylediği gibi şimdi aynı şeyleri yazıp günümüz de bayramlar eskisi gibi değil demiyorum. Ben inanmıyorum bu sözlere. İnsan bayramını da çocukluğunu da aynı coşku ile içinde yaşar. Değişen bayramlar değil insanlar, onların istekleri, düşünceleri. Bir de çocukluk heyecanları. Oysa gün gelip de yaşlandığımız da kapıları açıp içeriye girsinler diye beklediğimiz de o kapılardan bayram çocukları girmeli. Cicili elbiseleri, kırmızı pabuçları olan, gözleri bayram coşkusuyla parlayan çocuklar. Ellerimizi öpmeliler nazar boncuklu mendiller için de harçlıklarını alıp karşımız da oturmalılar. Bu hava bu coşku bizim ile bizim içimiz de yaşamalı önce. Bu da bizim çocukluğumuzu kendi çocuklarımıza aşılayarak bu gelenekleri yaşatarak olur. Özümüz de ki kendi çocukluğumuzu çocuklarımıza öğretmeli kendimiz de unutmamalıyız. Aynı çocukluk hayallerimizi içimizde canlı tutmamız gerektiği gibi.

İçiniz de ki çocuk hiç büyümesin.

Hepinize iyi Bayramlar…