Çalışan anne olmak zor.
Çalışan bir annenin çocuğu olmak çok daha zor. Belli bir yaştan sonra, sözgelimi 7 yaşına gelmiş bir çocuk, bakıcı gözetiminden
kurtulup kendi özgürlüğünü! yaşamaya başlar. Buna özgürlük yerine yalnızlık
diyenler de olacaktır. Böyle büyümüş bir çocuk olarak bana sorarsanız daha
çok özgürlük.

Düşünsenize koca ev size kalmış,annenizin kıyafetleri,topuklu ayakkabıları,makyaj malzemeleri…Size ait olan koca bir gün..Bir erkek çocuğu için ise evde kibritle yakılacak ne çok malzeme olabileceği, annenizin
misafirler için aldığı o güzelim çikolataların yerini keşif için ne çok
vaktiniz olacağı ,okuldan kaytardığınız günü veya günleri hiçbir şekilde
öğrenemeyecekleri size ait bir hayat..

Çalışan anne–baba çocukları tüm bunları hatta daha da fazlasını bilir.
Onlara acıyarak bakar insanlar : “ah canııım, annesi de yok, kimbilir ne
yemiş, içmiştir?”. Halbuki ona göre en kral yemek olan ketçaplı yumurta
yemiştir. Hem de istediği gibi televizyonun karşısında; mutfakta yemek
zorunda değil, çabucak yiyip bitirmek zorunda değil, sabah yumurta yediği
için , gün içinde bir daha yememesi gerektiğini söyleyen bir otorite
olmaksızın özgürce yenen en kral yemek. Ya da dilim dilim ekmek üzerine
kalın bir tabaka halinde sürülmüş margarin,üstüne de toz şeker.Hele bir de
yoğun bisiklet binmelerinden sonra terli terli içilen buz gibi
sular..Sokakta satılan elma şekerleri,leblebi tozları,topu 2,5 lira olan
yeşil dondurma,çokomeller,şişe meysular…

En güzel yiyecek ise annenizin size
okul dönüşü yemeniz için hazırladığı kek,poğaça,börek gibi
hamurişleri;annenizin eli değmiş,sizi düşünmüş de yapmıştır çünkü.
Televizyon karşısında çok fazla vakit geçirmez bazıları. “Aferin bak ne
güzel yetiştirmiş annesi” demek için erken davranmayın. Çünkü bu tipler
kendilerini dışarı atıp , zile basıp kaçma,cam kırma,kamyonet arkalarına
takılma,sokak kavgaları,kömürlüklerin üstünde yakalamacılık oynama gibi
çocukça oyunlar!’la vakit geçirirler. Anneler!Çocuğunuzu hareket halindeki
bir kamyonetin arkasına tutunmuş düşünsenize..Ne dehşet!!! Ne var ki bizim
dehşete kapıldığımız durumlar onlara çok eğlenceli gelir. O zamanlar
eğlenceli olan bir de “ayı”cılar vardı. Ellerinde tef’le dolaşıp ayı
oynatırlardı. Korkmazdık ki. Komikti koca ayının yerlerde yuvarlanıp sözüm
ona hamamdaki kadınların taklidini yapması.

Bence güzeldi bizim kuşağın çocukluğu..Bizim kuşakta çalışan bir annenin
çocuğu olmak da güzeldi.Çünkü bizim annemizin bizi emanet edebileceği bir
sürü insan vardı. Oysa şimdi çocuğumuzu kimseye emanet edemiyoruz.Şimdiki
çocuklar anneleri çalışsa da çalışmasa da evdeler.Bilgisayar ya da tv
başında hipnotize olmuş şekilde yaşıyorlar.Dışarı
çıkartamıyoruz.Korkuyoruz.!Herşey çok kötü.O zamanların korkusuz çocukları
bizler,şimdi her şeyden korkar olduk.Zaman mı çok kötüleşti biz mi çok
bilinçlendik? Yoksa her ikisi de mi? Biz rahat davransak zaman kötü. Babam o
zamanlar arkadaşımda kalmak istediğimde izin vermez ve derdi ki “kızım ben
sana güveniyorum ama etrafa ,insanlara güvenmiyorum”. Şimdi durum nasıl?
Bence çocuklarımıza da güvenemiyoruz artık. Çünkü dışarıda değiller, sokak
hayatını bilmeden, insanları tanımadan,çekinik yaşıyorlar.Ve ancak yuvaya
gittiklerinde sosyalleşebiliyorlar. Tabi başarabilirlerse.

Dolayısyla üzülmeyin çalışan anneler : Tüm çocuklar eşit şartlarda artık. Bu
nedenle başta söylediğimi değiştiriyorum. Anne olmak da , çocuk olmak da zor
artık.Eskiden ,çalışan annelerin çocuklarına zor gelen tek şey
boyunlarındaki ipte sallanan ,evin anahtarıydı. Kapıyı onlara açacak birinin
olmamasıydı. Şimdi ise her şey zor artık.
Bu tablonun koyu renklerini açmaksa bizim elimizde. Çocuklarımızı
sosyalleştirelim. Biz yanlarında olalım. Kulüplere , dergilere üye yapalım.
Onlarla birlikte kitap seçelim,kitap okuyalım.Ağaç dikmeyi öğretelim. Kumdan
pasta , kale yapmayı öğretelim. Spor faaliyetlerine katılalım birlikte.
Yeteneklerini keşfedip o yönde geliştirelim çocuklarımızı. Sadece onun
sorumlu olacağı bir hayvan alalım. Sorumluluk almayı öğretelim. “Kutu kutu
pense”yi öğretelim.Yakan top,istop,kukalı saklambaç,çelik çomak,yağ satarım
bal satarım gibi çocukluk oyunlarımızı,çocuklarımızla oynayalım.Elektrikler
kesildiğinde gölge oyunu yapalım. Çocukluk tekerlemeleri de çok hoşlarına
gidiyor.
Tavsiye ederim.
Arada bir de boyunlarına evin anahtarını asıp parka yollayın. Bakalım onlar
neler hissedecek…

Sevgilerin tek karşılıksızını veren o müthiş annelere…