“Otizm”, “Yaygın Gelişimsel Bozukluklar” ana başlığı altındaki bir grup gelişimsel bozukluklardan bir tanesidir. Bu grupta otizmin yanı sıra “Asperger Sendromu”, “Çocukluğun Dezentegratif Bozukluğu”, “Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk” gibi gelişim bozuklukları da yer almaktadır. Bu bozukluklar hafif, orta ve ağır derecede kendini gösterebilir.

Zeka düzeyleri normal veya normale yakın olan, hafif düzeyde otistik ve Asperger sendromu olan çocuklar genellikle normal ilköğretim sınıflarında yaşıtlarıyla eğitim görürler ve böyle olması bu tip çocuklar için faydalıdır. Çünkü bu çocukların yaşıtlarında öğreneceği çok şey vardır. Ancak farklı alanlarda zorluklar yaşamaları hem kendilerinin hem de öğretmenlerinin çeşitli zorluklar yaşamalarına neden olur. Bu nedenle bu tip çocukları tanımak, onların sınıfa adapte olabilmeleri ve bu şekilde topluma kazandırılabilmeleri açısından çok önemlidir.

Otistik çocuklar sözel iletişim, duygusal ve sosyal alan olmak üzere 3 alanda zorluk yaşarlar.

1. Sözel İletişimde Bozukluk:

Otistik çocukların %50-75’inde konuşma gelişmemiştir ancak geri kalan %25-50’lik kısmında ise konuşma gelişmesine rağmen kendine özgü bir şekli vardır. En çok gözlenen özellikler zamirleri yerinde kullanamama, kendilerinden 3. tekil şahıs olarak söz etme ( örneğin kendinden bahsederken ben yerine kendi ismini söylemek gibi), söylenenleri aynen tekrarlama (örneğin kendisine “hoş geldin, nasılsın?” dendiğinde o da “hoş geldin, nasılsın? der), anlamsız yere aynı kelime veya cümleleri tekrarlamalardır. Bazı nesneleri farklı şekilde isimlendirebilirler. Konuşmaları monotondur, bazen ses tonunu ayarlayamazlar. Konuşmalarında çoğunlukla diğer insanların düşünce ve ilgileri önem taşımaz. Bazen kendi kendilerine mırıldanırlar. Başlarından geçen olayları genellikle anlatmazlar ancak sorulduğunda cevap verirler.
2.Duygusal ve sosyal yetersizlikler:

Bu çocuklar genellikle göz teması kurmayan, konuşurken gözlerini kaçıran, sanki sizi dinlemiyormuş gibi davranan çocuklardır. Konuşurken jest ve mimikleri genelde kullanmazlar. Arkadaşlık kurma ve sürdürmede zorluk yaşarlar ve genellikle yalnız olmayı tercih ederler. Karşısındakinin ne hissettiğini anlamak onlar için güçtür. Genellikle ilgi ve zevklerini başkalarıyla paylaşma ihtiyacı duymazlar
Sosyal ilgi bazen geç çocukluk veya ergenlikte başlayabilir ancak sosyal ilişkilerde zorluk sıklıkla devam eder.
3.Tekrarlayıcı hareketler, sınırlı ilgi alanı, rutin olarak bazı davranışların tekrarı

Otistik çocuklar yaşıtlarından farklı bazı davranış şekilleri gösterebilirler. Öne arkaya sallanma, sevinince ellerini çırpma bu davranışlardan bazılarıdır. Marka, telefon numaraları, harita, doğum tarihleri gibi konulara fazlaca ilgi gösterebilirler. Kendilerince belli kuralları olabilir ve bunlara uymakta anlamsız şekilde ısrar edebilirler. Okulda belli bir sıraya oturma, belli bir kıyafeti giyme, belli bir eşyayı sürekli yanında taşıma gibi. Yer değişikliğinden, kural değişikliğinden herkesten fazla rahatsız olabilir ve tepki gösterebilirler.
Bu çocukların bazıları üstün matematik becerileri, ezber gücü, resim yeteneği, müzik yeteneği gibi özelliklere sahip olabilirler.
Hayatlarının ileri dönemlerine bakıldığında 1/3’ünün kendine yetebilecek bir yetişkin haline geldiği görülmektedir. Hastaların %4 kadarı normallerden ayırt edilemeyecek kadar iyileşirken, %11 kadarı bazı davranışsal acayiplikleri olsa da iyi gelişim gösterirler.

Otizm tanısı konmuş bir çocuğa öğretmenin yaklaşımı nasıl olmalıdır?

Normal bir ilköğretim sınıfına devam edebilecek düzeydeki otistik çocuklar eğer sınıflarındaki öğretmenleri ve arkadaşları tarafından kabullenilir ve desteklenirlerse genellikle eğitimlerini oldukça başarılı bir şekilde sürdürebilmektedirler. Ancak öğretmenlerin karşılaşabilecekleri durumlara hazırlıklı olmaları ve ne yapabileceklerini bilmeleri gerekir. Otistik çocuklarla öğretmenlerin yaşadıkları sorunların başında bu çocukların hareketliliği ve derse odaklanamamalarıyla ilgili problemler gelir. Bunun dışında arkadaşlarıyla ilişki kurmak yerine yalnız olmayı tercih etmeleri, kendi ilgi alanlarıyla fazlaca meşgul olmak istemeleri sorun olarak karşımıza çıkabilir.

Otistik özellikler gösteren çocuk aile zaten yeterince ilgili ve bilgiliyse durumu fark eder fark etmez bir doktora başvurmuş, çocuğun özel bireysel eğitimine başlanılmış, aynı zamanda bir uzman tarafından da düzenli olarak takip edilmektedir. Ancak bunlar gerçekleşmemişse öğretmenin ilk işi aileyi çocuklarının belli alanlarda zorluklar yaşadığı yönünde bilgilendirmek ve bir çocuk psikiyatristine başvurmalarını sağlamaktır. Daha sonraki aşamalarda çocuğun sınıf içindeki hareketliliği, dikkat dağınıklığı ve davranışla ilişkili sorunlarını doktoruna bildirip yardım alması gerekmektedir.

Ayrıca sınıf arkadaşlarını oyunlarında onu dışlamamaları, bazı davranışlarında ona örnek olmaları konusunda öğretmenlerin yönlendirici olması faydalı olacaktır. Ayrıca bu tip çocukların ailelerinin zaman zaman karamsarlığa kapıldıkları sık görülür. O nedenle öğretmenin yüreklendirici olması, çocuktaki gelişmeleri aileyle paylaşması ve işbirliğini sürdürmesi çok önemlidir.

Uzm. Dr.Gökçe KÜÇÜKYAZICI
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi